23 Ekim 2014 Perşembe

Futbol...

Futbol... Dünyanın en pahalı hobisi deniyor onun için. Kesinlikle eminim ki futbol hobi falan değil, yaşama dair her şeyin ta kendisi!

Diyeceksiniz ki hayatını futboldan mı kazanıyorsun lakin olay maddiyatın çok ötesinde... Futbol bir top 22 oyuncu 2 kale direği ve belli başlı çizgiler ile oynanan basit bi eğlence değil. Futbol bir tutku, bir aşk. Sadece tek bir takımın körü körüne fanatizmi yapılarak anlaşılabilecek bir sevgi de değil futbol. Elbette ben de takım tutuyorum, delicesine seviyorum ama bu at gözlüğü ile olaylara bakmayı gerektirmez. (Tamam bazı takımlardan cidden hiç haz etmiyorum) Ne zaman bir maç görsem, nasıl bir maç olursa olsun ister Şampiyonlar Ligi finali, ister La Liga'da orta sıra mücadelesi, kendimi sahada hissederim. Topu alan her oyuncu da bulurum kendimi, sağa sola bakarım nereye nasıl oynayacağını söylerim hatta çoğu zaman sesli yaparım bunu, herhalde genellikle tek başıma maç izleme nedenim de budur... Futbolda her şeyi anlayabilirim ama bir futbolcunun mücadele etmemesini asla anlayamam. Çünkü benim için dünyanın en büyük hayaliydi futbolcu olmak, olamadık. Oraya gelmiş bir insanın hele ki üzerinde vitrinde görünce bile tüyleri diken diken eden bir forma varken ruhsuz oynaması çileden çıkartır beni. Bazı oyuncular hak etmezler giydikleri formaları, bazıları ise asla hak ettikleri değeri görmezler...

İngiltere'de yağmurlu bir maç düşünün zemin çamur olmuş dakika 88 öyle büyük takımlar değil. West Bromwich içeride Sunderland ile oynuyor WBA atak geliştiriyor, sol tarafa zorla yalpa yalpa gidiyor top, oradan sol bek bir orta kesiyor, top karambolde arka direkte bulunan ön liberoya geliyor düşerek zor da olsa vuruyor ve top ağlarla buluşuyor.  O an futboldaki mucizelerden biridir ve futbol her zaman mucizelerle dolu bir oyundur. Sadece düşünün o anki stadın atmosferini toprak kokusunu, yağmurdan sırılsıklam olmuş bir baba oğul kale arkasında deli gibi zıplıyor, deplasman tribününde Sunderland'in işçi sınıfı taraftarı küfrediyor şanslarına. Gözünüzün önünde canlanmıyor mu ? Kusura bakmayın o zaman futbola deli gibi yani en azından benim gibi aşık değilsiniz.

İtalyan futbolunu çok severim, nedeni sanıyorum ki çocukluğumdaki muhteşem futbol takımlarından ve klasın da ötesindeki futbolcularından kaynaklanıyor. O Parma'nın efsane kadrosu, muhteşem Lazio, Cesar Manuel "Kısa Tozluk" Rui Costa, Batigol liste uzar gider. Lakin çocukken beni en çok etkileyen ve büyüleyen takım Real Madrid olmuştu. Belki heybetine kapılmıştım Real'in. Çok büyüktü, öyle transfer büyüklüğü de değildi o zamanlar. Kaptan Hierro vardı, ve hayatımı değiştiren belki de beni futbola böyle aşık eden Raul vardı... Raul için ayrı ayrı bir milyon tane yazı yazabilirim ama hala ona olan hislerimi tamamen anlatamam. O yüzden bu yazıyı onunla doldurmamak için bu kadar deyip kesiyorum.

Ayrıca futbolda "Slav" oyunculara karşı da ciddi bir hayranlığım vardır. Balkanlardan çıkacak her futbolcu, 35 metreden çatala takma potansiyeli taşıyacağından hep bir hayranlık duymuşumdur. Öyle ki günümüzde futbolun koşmakla karıştırıldığı çağlarda yaşıyoruz, ki futbolun özüne çok büyük bir ihanettir bu. Futbol koşma değil(koşmaktan kastım mücadele etmemek değil, her futbolcunun mücadele şekli farklıdır) yetenek işi olduğunu bir türlü öğrenemiyoruz. Son Galatasaray-Fenerbahçe maçı bize bunu çok güzel örneklendirdi... Böyle bir sürü örnek vardır dünya üzerinde, işte bu yetenek Slav oyuncularda sıkça bulunurdu. Biraz agresif bazen deli dolu ama hep içlerinde bir tutku vardır oynarken, hakeme itirazları, topa sert girişleri, rakibe sataşmaları, tribünleri gaza getirmeleri vesaire... Üzerlerine bir de yetenek eklenmiş bu oyuncular, maçın kaderini çokca değiştirmişlerdir. Bu topraklarda büyük işler başarmış Hagi'den örnek vermek istiyorum. Hanginiz Hagi'nin 30 metrelerden o sol ayağıyla attığı golleri unuttunuz ki ? Hanginiz Hagi'ye hayran olmadınız tuttuğunuz takım ya da Hagi'nin sonra ki kariyeri önemli değil. Bilbao maçında top çift falso alırken hanginiz EOOOOOOOOV diye tepki vermedi ? Futbolun o anlarını unutup, futbolculara aşırı kilolu diye haber yapıp işi maraton yarışına çevirenler hangileriniz? İnsanlar koşu izlemek isteselerdi, Maraton yarışları bugün futbolun yerini alırdı ama bugün dünyanın en önemli olayı futbol, hatta o kadar önemli ki yeri geldiğinde ülkelerin ekonomilerini ,politikasını, hatta ve hatta sınırlarını bile etkiliyor futbol...

Eh uzun bi yazı oldu ama futbolun sadece bi hobi olmadığına benim gibi milyonlarca manyağın yaşama amacı olduğuna inanmışsınızdır artık, bir topun peşinden koşan 22 kişinin aslında milyonlarca kişi olduğunu biliyorsunuz. Bilmiyorum kapitalizme yenilen bu futbol dünyasında modernleşen futbolda benim gibi milyon kişi kaldı mı biraz büyük sallamış olabilirim ama ziyanı yok ne de olsa biz hepinize bedeliz :)